Üç başpiskopos ve dört prensten oluşan elektörler kurulu 1273'te kurulmuştu; ama bu yedi kişinin arasında kimlerin olacağı her zaman açıkça belli değildi. Böylelikle Saksonya'ya ait oy Sakson hanedanının Lauenburg koluna değil, Wittenberg koluna verildi; Bavyera dükünün değil de, palatin kontunun elektör olması kabul edildi. IV. Karl'ın hüküm sürdüğü Bohemya'nın kendine özgü konumu açıkça tanındı. Kari ayrıca, unvanın en büyük çocuğa geçmesi kuralını getirdi.
Seçme hakkını belirli toprakların sahiplerine verirken, bu toprakların bölünemeyeceğini ilan etti. Çoğunluğun oyları ile seçilen adayın oy birliğiyle seçilmiş sayılması kabul edildi; ayrıca imparatorluğa seçilen aday, bütün haklarını derhal uygulamaya yetkili kılındı. Böylece papanın rakip adayları inceleme ve seçimi onaylama hakkı göz önüne alınmıyordu. İmparatorun seçilememesi halinde, Saksonya dükünün ve palatin kontun naip olması kabul edilerek, papanın imparatora vekâlet etme iddiaları tanınmamış oluyordu.
Bu sonuçlar ancak, elektörlere, kendi prensliklerinde para basmak ve vergi almak gibi mutlak haklar veren çeşitli ayrıcalıkların tanınmasıyla sağlanabildi. Uyrukların yasal başvuru hakkı önemli ölçüde kısıtlandı. Elektörlere karşı girişilen suikastlara karışanların vatan haini olarak cezalandırılması kabul edildi. Bundan başka, kentlerin bağımsızlaşma çabaları bastırıldı. Bu baskılar Alman orta sınıfını uzun vadede etkileyecek ciddi sonuçlar doğurdu. Kuramsal olarak yalnızca yedi elektöre tanınan ayrıcalıklar, uygulamada tüm prensler tarafından kullanıldı.